The Guardian’ın haberine göre, bilim insanları gözde yalnızca orta dalga boyuna (M konileri) duyarlı hücreleri uyararak, diğer renk reseptörlerini devre dışı bıraktı ve bu sayede “alışılmışın ötesinde bir doygunluğa sahip mavi-yeşil” bir ton oluşturdu.
“Olo” Nedir?
"Olo", mavi ile yeşil arasında, ancak bu iki renkten hiçbiriyle tam olarak tarif edilemeyecek kadar doygun ve yoğun bir renge karşılık geliyor. Deneye katılanlar, bu rengi gördüklerinde onu maksimum doygunlukla (4 üzerinden 4) değerlendirdi. Karşılaştırma yapılan benzer tonlardaki klasik renkler ise ortalama 2.9 puan aldı. Araştırmacılardan biri, lazer işaretçisinin parlak yeşil renginin bile “solgun” göründüğünü söyledi.
Araştırma kapsamında yapılan renk eşleme testlerinde de olo’nun eşleştirilebilmesi için standart mavi-yeşil tonların doygunluklarının azaltılması ve beyaz ışık eklenmesi gerekti. Bu da olo’nun sıradan renk gamının dışında yer aldığını kanıtladı. Rengin adı olan “olo”, yalnızca orta dalga boyuna duyarlı M konilerinin aktif hale getirildiğini ifade eden “010” adlı ikili (binary) koddan geliyor. Ancak bu rengin dijital ortamlarda gösterilmesi mümkün değil. Görme bilimci Austin Roorda, “Bu rengi bir ekranda göstermeniz ya da yazıyla anlatmanız imkânsız. Gerçek deneyimle kıyaslandığında her şey soluk kalıyor,” dedi.
Gözde Lazerle Renk Uyandırma: “Oz” Tekniği
"Olo" renginin yaratılması, “Oz” adı verilen özel bir teknikle mümkün oldu. Bu ad, Oz Büyücüsü kitabındaki yeşil gözlüklerden ilhamla verildi. Yöntem, AO-OCT adı verilen gelişmiş bir optik görüntüleme sistemiyle her bireyin retina yapısını detaylı şekilde haritalandırıyor. Ardından lazer ışığı, sadece M konilerine mikro düzeyde uygulanıyor.
Geleneksel yöntemlerle gözdeki tek bir koniyi uyararak algı oluşturmak mümkün değilken, Oz sistemi lazeri hızlı bir zikzak hareketiyle yalnızca hedeflenen M konilerinin üzerinden geçerken ateşliyor. Bu sayede gözdeki koni tepkileri arasındaki doğal örtüşme atlanarak tamamen yeni bir görsel deneyim oluşturuluyor.
Sistem, göz hareketlerini anlık olarak takip eden sensörler, aynalar, ışık kaynakları ve foton sayıcılarıyla çalışıyor. Henüz prototip aşamasında olan bu teknoloji, yalnızca yeni renklerin keşfi için değil; renk körlüğü, retina hastalıkları gibi görme bozukluklarının anlaşılması ve tedavi edilmesi açısından da büyük bir potansiyele sahip.
İleriye Dönük Kullanım Alanları
"Olo" renginin ve Oz tekniğinin sunduğu imkânlar, sadece bilimsel merakla sınırlı değil. Araştırmacılar, bu yöntemin tetrokromasi gibi nadir görülen geniş renk algılama yeteneklerinin modellenmesinde, görme bozukluklarının daha iyi anlaşılmasında ve ileri düzey görsel terapi tekniklerinin geliştirilmesinde kullanılabileceğini düşünüyor.
Kısacası, insan gözünün görme kapasitesi konusunda yeni bir pencere açıldı ve bilim, daha önce hiç görmediğimiz bir rengi bize gösterebilir hâle geldi.