Aktif kömür, su filtrelemede yaygın olarak kullanılan gözenekli bir maddedir. Normal koşullarda CO2'yi yakalayamayan bu madde, bilim insanlarının yaptığı deneylerde adeta bir batarya gibi "şarj edilerek" havadaki CO2'yi emmeye başladı. Bu işlemde, hidroksit iyonları kömürün küçük gözeneklerinde birikerek CO2 ile bağ oluşturuyor ve atmosferden CO2'yi çekiyor.
Bu buluş, Nature dergisinde yayımlanan çalışmada detaylandırıldı. Çalışmaya göre, CO2'nin kömür tarafından emilmesinden sonra, 90 ile 100 derece Celsius (194 ile 212 derece Fahrenheit) arasında bir sıcaklıkta ısıtılarak hidroksit iyonları ve CO2 arasındaki bağlar kırılıyor ve CO2 ayrıştırılıyor.
Bu süreç, diğer karbon yakalama yöntemlerine kıyasla çok daha az enerji gerektiriyor. Geleneksel yöntemler genellikle 900 derece Celsius gibi yüksek sıcaklıklar gerektirirken, bu yeni yöntem daha düşük sıcaklıklarda çalışabiliyor ve tamamen yenilenebilir enerji kaynaklarıyla desteklenebiliyor.
Her ne kadar bu yöntem umut vaat etse de bazı sınırlamaları mevcut. Çalışmaya göre, süngerin CO2 kapasitesi, bağıl nem arttıkça azalıyor. Bilim insanları, süngerin ne kadar CO2 yakalayabileceğini artırmanın yollarını araştırmaya devam ediyor.
Karbon yakalama yöntemleri, bazı uzmanlar tarafından yoğun eleştirilerle karşılaşsa da, Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Paneli, net sıfır karbon hedefine ulaşmak için karbon dioksit gideriminin gerekli olduğunu belirtiyor. Cambridge Üniversitesi'nden Alexander Forse, "İlk olarak, sera gazı emisyonlarımızı her şekilde azaltmamız gerekiyor. Doğal olarak CO2 üretmeyen süreçler geliştirmeliyiz" dedi.
Forse, doğrudan atmosferden karbon dioksit emmenin "son çare" olduğunu vurgulasa da, iklim acil durumu ölçeğinde bunun araştırılması gerektiğini belirtti. Oxford Üniversitesi tarafından yapılan bir araştırmaya göre, her yıl atmosferden yaklaşık 2 milyar ton CO2 çıkarılıyor. Bunun büyük kısmı ağaç dikme gibi geleneksel yöntemlerle gerçekleşiyor. Modern teknolojiler ise karbon gideriminde çok düşük bir katkı sağlıyor.
Forse, yeni yöntemlerinin çeşitli uygulamalar için kullanılabileceğini ve gerçek dünya koşullarında ölçeklendirilebileceğini umuyor. Cambridge Üniversitesi, bu teknolojiyi ticarileştirme yolunda adımlar atmaya hazırlanıyor. Forse, "Bu yaklaşım, Covid-19 karantinaları sırasında ortaya çıkan çılgın bir fikirdi, bu yüzden bu fikirlerin gerçekten işe yaradığını görmek heyecan verici" dedi.