4 Mayıs gecesinin geç saatlerinde meydana gelen deprem, NASA'nın InSight Mars Lander aracının yerleşik sismometresi SEIS'i kullanarak tespit edildi. Depremin oluşturduğu yankılanmalar tüm Mars'ı saatlerce sarstı. Yeni araştırma, Mars depremini kaydedilen en büyük depremden en az beş katı büyüklüğünde olduğunu ortaya çıkardı. Çalışma, Geophysical Research Letters dergisinde 14 Aralık'ta yayınlandı.
"En büyük Mars depremiydi"
Fransa, Institut de physique du Globe de Globe'da baş yazar ve gezegen bilimcisi olan Taichi Kawamura, "Bu kesinlikle gördüğümüz en büyük Mars depremiydi" dedi. Kawamura, NASA InSight Mars Lander tarafından kaydedilen sismolojik verileri izleyen ve değerlendiren uluslararası bir ekip olan Marsquake hizmetinin eş lideridir.
"Bu tek deprem tarafından salınan enerji, şimdiye kadar gördüğümüz diğer tüm Mars depremlerinden gelen kümülatif enerjiye eşdeğerdir ve olay 2000 kilometreden uzakta olmasına rağmen, InSight'ta kaydedilen dalgalar o kadar büyüktü ki neredeyse tüm sismometremiz bu verileri aldı."
Mars depreminin çift dalgalı olduğu belirtiliyor
Mars'taki sismoloji vericileri, bilim insanlarına gezegenin yüzeyinin altında ne olduğuna ve derin iç kısmının nasıl yapılandırıldığı hakkına dair daha iyi bir fikirler sağlayabiliyor. Dünya'da olduğu gibi, tespit edilen Mars depremlerinin çoğunun fay hareketlerinden kaynaklandığı düşünülmektedir.
Clinton, "İlk kez, gezegenin etrafında birçok kez dolaşan, kabuk ve üst manto boyunca hareket eden yüzey dalgalarını tanımlayabildik" dedi.
Rekor kıran depremin dalgaları yaklaşık 10 saat boyunca gezegeni sarstı. Daha önce hiçbir Mars depreminin bir saati geçmediği düşünülürse bu deprem Mars için çok uzun bir süre...
Ayrıca merkez üssünün, Kızıl Gezegendeki sismik olarak en aktif bölge olan Cerberus Fossae bölgesine yakın ancak dışında gerçekleşmesi bilim dünyası için oldukça ilginç bir durum olarak belirtildi.
Mars depremleri genellikle iki farklı türe ayrılır, hızlı ancak daha kısa titreşimlerle karakterize edilen yüksek frekanslı dalgalara sahip olanlar ve yüzeyin yavaş ama daha büyük bir titreşimle hareket ettiği düşük frekanslı olanlar. Bu son sismik olay, hem yüksek hem de düşük frekanslı depremlerin özelliklerini sergilemesi nedeniyle oldukça nadir bir deprem fenomeni olarak nitelendirildi. Kawamura, daha fazla araştırmanın, daha önce kaydedilen düşük ve yüksek frekanslı depremlerin aynı şeyin yalnızca iki yönü olduğunu ortaya çıkarabileceğini söyledi.
